AYRILIK KAYGISI

AYRILIK KAYGISI

     Bebekler, hayata gözlerini açtığında savunmasız ve bakıma muhtaç olurlar. Doğduktan yaklaşık 4 ay sonra, annenin veya bakım veren kişinin yüzü, çevredeki diğer kişilerden ayırt edilmeye başlar. Kendi varlığını devam ettirebilecek becerileri gelişmediği için bakım veren kişiye ihiyaç duyan bebekler, 6. ay itibariyle aile bireylerini tanır. Bebekler, aile bireylerini yanında göremediğinde kendini sadece bedensel olarak ifade edebildiği için ağlamaya başlar. Bu durumun temelinde bebeğin kendini güvende hissettme ihtiyacı yatar. Bebek aile bireylerinin yanında dışsal tehlikelerden korunduğunu düşünür ve onları göremediğinde huzursuz hisseder. Bebeğin bakım veren kişiye karşı geliştirdiği bağımlılık, tek taraflı değildir. Bakım veren kişi de bebeğin korunmaya ihtiyaç duyduğunu bilir ve bebeğe karşı bir bağımlılık geliştirir. Karşılıklı gelişen bu bağımlılığın 3 yaş itibariyle azalmaya başlaması beklenir, çünkü 3 yaş çocukların, birey olduklarını algılamaya başladıkları yaştır. Bunun sonucu olarak çocukta; sosyalleşme, kendi ihtiyaçlarını karşılamaya başlama ve güvenli ortamlarda kalabilme becerileri gelişir. Bu gelişimle birlikte anneye veya bakım veren kişiye bağımlılığın azalması beklenir. Bazı çocuklar 3 yaş sonrasında anneden veya bakım veren kişiden ayrı kalmakta problem yaşayabilir. Bu çocuklar anneyi veya bakım veren kişiyi göremeyince çok kaygılanır ve tepki gösterir. Bu durumun temelinde, ebeveynlerinden ayrıldığı zaman kendine veya ebeveynlerine zarar geleceği korkusu vardır. Bu korkunun akabinde; evde dahi bakım veren kişiyi göremediğinde huzursuzlanma ve ağlama, kaygının arttığı durumlarda fiziksel belirtiler olan kusma, baş-karın ağrısı yaşama, tek başına tuvalete-banyoya gidememe, yalnız uyuyamama, yalnız uyusa dahi kötü rüyalar görerek uyanma, kreşe veya okula gitmeyi reddetme gibi sorunlar yaşanabilir. Bazı ebeveynlerin (özellikle anneler) ise, çocuklarına karşı aşırı korumacı davranışları bağımlılığa neden olabilir. Burada asıl problem annenin çocuktan ayrılamıyor oluşudur. Çocuk tek başına uyuyamıyor veya kötü rüya görüp korkuyor diye birlikte uyumak alışkanlık haline getirilebilir. Haber vermeden evden ayrılmak çocuğun kaygısını tetikleyip kaybetme korkusunu artırabilir. Çocuk 3 yaş sonrası yemek yemek, tuvalete gitmek gibi birtakım ihtiyaçlarını tek başına karşılayabilecek yetilere sahipken, ebeveynler çocuğun sorumluluklarını kendileri üstenmeye devam edebilir. Çocuğun büyüdüğünü kabulde zorlanan ebeveynler bu durumu genellikle ‘çok sevmek’ veya ‘çok ilgilenmek’ olarak görebilir. Ebeveynlerin fazla bağımlılık geliştirmesinde; çocuğun sık sık hastalanması veya beklenen bir çocuğa sahip olmak etken durumlar arasındadır. Ne yapılmalıdır? Ayrılık kaygısı yaşayan çocukların ebeveynlerinin, öncelikle kendi davranışlarını sorgulaması gerekir. Çocuğa yönelik fazla koruyucu ve hayatı kolaylaştırıcı ebeveyn tutumlarının, bağımlılığın önemli nedenleri arasında olduğu unutulmamalıdır. Özgüvenli ve bağımlı olmayan bireyler yetiştirmek için, çocuğun gelişimi elverdiği müddetçe kendi ihtiyaçlarını karşılamasına izin verilmelidir. Çocuğun güven ilişkisi geliştirebilmesi ve kısa süreli ayrılıklara alışması için, vedalaşmadan çocuğun yanından ayrılmamaya dikkat edilmeli, dönüş zamanı çocuğun anlayacağı şekilde (akşam yemeği zamanında, öğle uyku vaktinde vb ) açıklanmalı ve uzun süren vedalaşmaların olmamasına özen gösterilmelidir. Okul Süreci Genellikle bakım veren kişiye bağımlılık aileler tarafından okul sürecinde farkedilir bir sorun olur ve çözüm arayışı başlar. Okula başlayan çocukların birkaç gün sınıfa girmeyi ve sınıfta tek başına kalmayı reddetmesi olağandır. Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklarda okula adaptasyon süreci uzun ve sancılı olur, çünkü bu problemi yaşayan çocuklar ebeveyni yanında olmadığında kendini güvende hissetmezler. Bunun sonucu olarak okula gitmeyi reddetme, okula gitse dahi sınıfta tek başına kalmayı istememe, ve sürekli ağlayarak aileyi vazgeçirmeye çalışma gibi davranışlar sergilenebilir. Bu duruma ek olarak mide bulantısı ve yüksek ateş gibi fiziksel problemlerin başgöstermesi de söz konusu olabilir. Bu ve benzeri durumlar da, çocuğu ağlayarak okulda bırakmak veya ebeveynlerin aylar süren okul içi bekleyişleri çözüm değildir. Ne yapılmalıdır? Okul sürecine adaptasyon için ebeveynlerin; çocuğa okulla ve ayrılık süreciyle ilgili bilgi vermesi ve çocuğa karşı sabırlı olması yaşanan kaygıyı azaltır. Özellikle çocuğun okula alışma sürecinin aşamalı olması gerektiği bilinmelidir. (İlk adım olarak gerekirse sınıfa beraber girmek, kapıda beklemek, okulun bahçesinde bekleyerek sadece tenefüslerde görüşmek ve son olarak ebeveynin okula bırakması, okul çıkışında çocuğu alması şeklinde aşamalı olmalıdır) Çocuk ağlarken okuldan uzaklaşmak veya çocuğun üzerinden kapının kitlenmesine müsade etmek gibi empatiden yoksun ebeveyn davranışları, kaygının tetiklenmesine ve sürecin zorlaşmasına neden olur. Toplumun yapı taşı olan aileler sağlıklı ilişkiler geliştirirse, güçlü toplumlar oluşur. Sağlıklı ilişkiler, sağlıklı iletişimle mümkün olur ve sağlıklı iletişim yolu bireylerin ‘bağımlı’ olmasından değil ‘bağlı’ olmasından geçer.

TAKİP EDİN
BLOG / DUYURU

BİLGİ ALMAK İÇİN HEMEN ARAYIN