Maden suyu ve ruhsal dünyamız

Maden suyu ve ruhsal dünyamız

Maden suyu ve ruhsal dünyamız sunum

Ruhsal dünyamız beslenme alışkanlıklarımızla şekillenir. Yaşam kalitesi için doğru beslenerek vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri almamız gerekir. Özellikle sağlık için kilit roller üstlenen ve birçok fonksiyonu aktive eden minerallerin yaşamda önemi oldukça büyüktür. Bu noktada birçok vitamini vücudumuz kendi kendine üretemez ve gıdalar yoluyla alınması gerekir. Yanlış beslenme alışkanlıkları ve toprakların mineral oranındaki azalmalar nedeniyle vücudun ihtiyaç duyduğu mineral rezervlerimiz yeteri kadar olmayabilir. Bu durumda fizyolojik ve psikolojik birçok sorun yaşanmasına neden olabilir.  Maden suları, kalsiyum,magnezyum,bikarbonat, potasyum gibi sağlık için önemli birçok minerali barındıran zengin bir içecektir.  içeriğindeki zengin minerallerle fiziksel ve zihinsel dayanıklılık desteklenir.

 

Vücuttaki vitamin ve minerallerin eksikliği; depresyon, kronik yorgunluk sendromu, obezite, dehb ve otizm gibi yaşam kalitesini düşüren ve insan psikolojisine olumsuz etkileri olan rahatsızlıkları, tetikleyici niteliktedir. Bu bozukluklarla maden suyu ilişkisine yakından bakalım.

 

Depresyon

      Hepimiz hayatımızın bir noktasında kendimizi üzgün, aciz, yetersiz ve güçsüz hissederiz. Bu duygular; ekonomik zorluklar, ilişkilerimizin sonlanması, yaşadığımız kayıplar ve son süreçte dünya üzerinde etkili olan sağlık problemleri ile ilişkili normal süreçlerdir.Olumsuz duygularımız acı verici ve bunaltıcı olabilir fakat zamanla bu duygular geçer veya yoğunluğu oldukça azalır. Fakat ruh hali çoğunlukla aşırı üzgün veya olumsuzsa, bu duygu durum zamanla azalmayıp daha da yoğunlaşıyorsa, günlük işlevlerde zorlanmalar oluşuyorsa bu bir duygudurum bozukluğu olabilir.fiziksel ve zihinsel sağlık üzerinde zayıflatıcı etkilere neden olabilen bu önemli duygudurum bozukluğu yani duygudurumun çökkün hali depresyon olarak karşımıza çıkar. Depresyon; hisleri, düşünceleri, davranışları ve bedeni olumsuz etkileyen hüzün, karamsarlık ve yaşamdan zevk almama halinin sürekli ve yoğun şekilde hissedildiği bir duygu durum bozukluğudur. Depresyonda sürekli olarak hissedilen bir hüzün, karamsarlık, suçluluk duygusu, artan yorgunluk hali, uyku düzensizlikleri, yeme düzensizlikleri, özgüven eksikliği, cinsel etkinlik değişiklikleri, hayattan zevk alma yetisinin kaybı ve özkıyım düşüncesi söz konusudur. Depresyon mesleki, sosyal ve toplumsal işlevlerin aksamasıyla hem bireysel hem de toplumsal bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkar. (Mete, 2008)

 

 

 

 

 

 

 

 

Yapılan çalışmalardan elde edilen veriler depresyonun 350 milyon insanı etkilediği ve 20 kişiden 1’inin depresyon ile mücadele ettiğini göstermektedir. (Kırçalı, 2018) Küresel bir sorun olarak gün geçtikçe büyüyen depresyon; sosyal ve sağlık harcamalarının büyük bir kısmını tüketerek ekonomik yük oluşturan önemli bir tıbbi rahatsızlık olmuştur. Depresyon yalnızca halk sağlığını ve dolayısıyla ekonomiyi tehdit eden bir problem olmanın ötesinde, alt grubunda birçok hastalığı barındıran nöropsikiyatrik ve metabolik bozukluklar için risk faktörüdür. (Savrun, 1999)

 

Depresyonun fizyopatolojisinde ise serotonin, norepinefrin ve dopamin önemli bir yer tutar. (Karamustafalıoğlu ve Yumrukçal, 2011) Düşük seviyedeki serotonin; artan uyku ve yemek problemlerine, düşük seviyedeki norepinefrin; düşük enerji düzeyine, azalan motivasyon ve dikkate, düşük seviyedeki dopamin ise; iştah artışı ve bilişsel işlev bozuklukları gibi sorunların yaşanmasına neden olur. (Baygut, 2013)

 

mineral eksikliğinde gereken nöronal gereksinimlerin karşılanamaması depresyonu oluşturan nöronal hasara neden olabilir. (Eby, 2006) Nörotransmitterler vücudun işlevlerini kontrol eden güçlü iletişim araçlarıdır. Yaşanılan bazı durumlarda nörotransmitterler çalışmayı durdurur ve beynin iletişim sisteminde sorunlar yaşanır. Araştırmalar yaşanan sorunlar sonucu fiziksel ve zihinsel dengesizlikler oluşmasının depresyona neden olduğu yönündedir.

 

Depresif belirtiler kişilerarası farklılaşmakla birlikte yeme ve fiziksel aktiviteyi önemli ölçüde etkilemektedir. Yapılan çalışmalar beslenmenin ruh sağlığı üzerindeki önemini ve depresyonun belirli besin grupları ve gıdalarla ilişkisini göstermektedir.(Murakami ve Sasaki, 2010). Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve kaliteli bir diyet ile depresyon seviyesinin ters orantılı olduğuna dair çalışmalar mevcuttur. (Khalid,Williams ve Reynolds, 2016)

Depresyon yineleyen bir hastalıktır ve tedavisinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus tekrarını ve tedavinin oluşabilecek yan etkilerini önlemektir. Depresyon tedavisi genel çerçevede terapötik destek ve anti-depresan ilaçların kullanımı ile sağlanır. Anti-depresan ilaç kullanımının birçok hastalık

için çeşitli fiziksel rahatsızlıkları tetiklediği bilinen bir gerçektir. (Örsel, 2004) Bu noktada depresyonun önlenmesi ve tedavisi için mineral desteğinin önemi ön plana çıkmaktadır. Magnezyum vücut tarafından iyi tölere edilebilmesi ve hızlı etki etmesiyle depresyon tedavisinde ve önlenmesinde kullanılabilecek etkili bir mineraldir. (Tarleton, Littenberg, MacLean, Kennedy ve Daley, 2017)

 Depresyon tedavisi için Magnezyumun depresyon üzerindeki etkileri incelenen bir araştırmada her öğünde ve yatmadan önce alınan magnezyum takviyesinin depresyon tedavisinde iyileştirici özellikte olduğu belirlenmiştir.(Eby, 2006). Maden suyunun içeriğindeki minerallerin depresyon tedavisi ve önlenmesinde etkili olduğu yönünde çalışmalar vardır. Öğrencilerin beslenme durumları ve depresyon ilişkisinin incelendiği bir araştırma da magnezyum, potasyum, kalsiyum ve demir gibi maden suyunun içeriğindeki minerallerin depresyon tanısı alan öğrencilerde düşük bulunduğu belirtilmiştir. (Baygut, 2013)

Depresyon tedavisinde dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli sonuç ise özkıyımdır. Depresyonun bir sonucu olabilen intihar eğilimi ile ilgili yapılan bir araştırmada; beyin omurilik sıvısı magnezyum oranı önemli ölçüde düşük bulunmuştur. (Banki, Vojinik, Papp, Balla ve Arato, 1985)

Depresyonun kompleks bir duygudurum bozukluğu olması, sosyal, iş ve aile hayatında dolayısıyla ekonomi ve toplumda birçok olumsuzluğa mâl olması nedeniyle önleme çalışmalarına öncelik verilmelidir. Bu noktada vücudun ihtiyacı olan minerallerin besin yoluyla alınması, bedensel ve ruhsal iyilik halini destekleyecektir. Depresyon ile ilgili yapılan araştırmalar minerallerin ruh sağlığı üzerindeki önemini vurgular niteliktedir.

 

Kronik yorgunluk

Günlük yaşamda fazla enerji tüketimi, yetersiz beslenme, uykusuzluk, sorumluklar ve stres gibi faktörler insanların yorgun hissetmesine neden olabilir. Bahsi geçen durumlar dinlenerek ve yorgunluğa neden olan etkenlerin ortadan kalkmasıyla azalır veya tamamen yok olur. Kronik yorgunluk ise; belirli bir zamanda başlayan veya devam eden, istirahatle ve yorgunluğa neden olan faktörlerin ortadan kalkmasıyla azalmayan, en az 6 ay süren, fiziksel ve mental aktivitelerde azalmayaneden olan iyi tanımlanmış sendromların eşlik ettiği klinik bir durumdur.( Racciatti, Vecchiet, Ricci ve Pizzigallo, 2001)

 

Kronik yorgunluk sendromunda otoantikor ve antikor seviyeleri yüksektir, bağışıklık ve üreme ile ilişkili olan hücrelerde ise azalma görünür. Hücrelerdeki azalma ve immun sisteminin aşırı çalışmaya başlaması halsizlik ve ağrı gibi kronik yorgunluğa neden olan faktörleri oluşturur. Sinir siteminin zorlanması sonucu oluşan kronik yorgunluk sendromuna, biyolojik etkilerin yanı sıra sıklıkla depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi, yaşam kalitesini önemli düzeyde etkileyen psikiyatrik bozukluklar eşlik eder. Kronik yorgunluk sendromu tedavisinde istirahat ve terapi desteğinin yanında beslenme düzeninin sağlanması ile yaşam kalitesinin artışı hedeflenir. Beslenme rutininde yapılacak düzenlemeler ile yararlı bakterilerin oluşumu desteklenebilir. Yararlı bakterilerin oluşumu ise mineraller yoluyla sağlanabilmektedir. Mineraller antioksidan özellikleri ile kronik yorgunluk sendromu tedavisinde önemli roller üstlenmiştir. Kronik yorgunluk sendromu olan insanlarda düşük kırmızı kan hücresi magnezyumu olduğu ve magnezyum takviyesi ile iyileşme sağlanabileceğine dair görüşler mevcuttur. bir vaka kontrol çalışmasında demografik özelliklerin ortaklığı sağlanmış ve bir gruba 6 hafta boyunca magnezyum takviyesi yapılmıştır. Çalışma sonunda magnezyum takviyesi alan hastaların; enerji seviyelerinin yükseldiği ve ruhsal iyilik halinde artış olduğu belirtilmiştir. Demir insan vücudu için önemli olan bir diğer mineraldir. Demir rezervlerindeki azalma yorgunluk ile ilişkilidir. Ruh sağlığı ve yaşam kalitesine demir eksikliği anemisinin etkisi incelenen bir çalışmada; demir eksikliği olan grubun enerji düzeyi ve genel sağlık algısı gibi alanları kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur.

 

Obezite

Obezite; organizmada yağ dokusunun fazla olması sebebiyle gelişen; genetik, sosyolojik, psikolojik ve yaşam tarzı ile ilişkili olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ruhsal bozukluklarda yaşanan dengesiz beslenme rutinlerinin, besin değeri düşük ve işlenmiş gıdaların aşırı tüketiminin bir sonucu olan obezite; sıklığı her geçen gün artan bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verileri, obezitenin ABD başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de giderek artış gösteren ve küresel sorun haline gelen bir hastalık olduğu yönündedir beslenme rutinindeki yanlışlıklara bağlı gelişen problemler kompleks hastalıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Obezite vücudun tüm sistemlerini etkileyen; kalp rahatsızlıkları, hipertansiyon, tip 2 diyabet ve kanser gibi ciddi hastalıklara neden olabilen bir sağlık sorunudur Fiziksel sağlığı son derece tehdit eden obezite, dikkatin sürdürülmesi ve plan yapabilme yeteneği gibi fonksiyonları olan frontal lobta hasara yol açarak bilişsel işlevlerde bozulmalara neden olabilir. Vücut ağırlık artışı yüksek olan hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda demir, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin alımının yeterli düzeyde olmadığı tespit edilmiştir. 192 diyabetik olmayan denek ile yapılan bir çalışmada obez bireylerin düşük magnezyum oranına sahip olduğu tespit edilmiştir.

Obezite tedavisinde beslenme alışkanlıkları saptanarak restore edilir. Yüksek kalorili besinlerden uzak durulması, ihtiyaç duyulan minerallerin vücuda alınması ve fazla yeme davranışına neden olan etkenlerin tespiti ile tedavisi mümkün olabilir.

 

7.4 Maden Suyu ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu İlişkisi

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB) ; gelişimsel olarak dikkati sürdürmekte, konsantrasyon becerisinde ve dürtü kontrolünde zorlanım ile karaterize nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Çocukluk çağında başlayan DEHB kişinin sosyal ilişkilerinde akademik ve meslek hayatında sorunlara yol açar; bu kişiler arkadaşlarıyla ilişki kurup, sürdürmekte, grup oyunlarında, sınıf içinde sessiz oturup ders dinlemekte, dikkatini bir konu üzerine yoğunlaştırmakta ve verilen görevi tamamlamakta zorlanabilir ve bu bozukluğun olumsuz etkileri yaşam boyu sürebilir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte, ortaya çıkmasında genetik, çevresel ve psikososyal faktörlerin etkisi olduğu yönünde çalışmalar vardır. (Kayaalp, 2008) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ile ilgili çalışmalar sonucunda bu bozukluğu olan kişilerin demir, çinko, kalsiyum ve magnezyum düzeylerinin daha düşük olduğu yönünde bulgular elde edilmiştir. (Kozielec, Staroprat ve Hermelin, 1997, Üskül, Kılıçarslan, Yıldırmak ve Özsan, 2017) Demir, magnezyum ve kalsiyum eksikliklerin kognitif, sosyal ve motor fonksiyonlar üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda, minerallerin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda önemli bir rol oynadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde psikoterapi uygulamaları, psikososyal ve farmakolojik destek tedavileri uygulanır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde sıklıkla kullanılan psikostimulan ilaçların; iştahın azalması ve uyku problemleri gibi yan etkilerinin olması ve bu durumunda büyüme geriliği gibi ciddi sorunlara yol açması, alternatif tedavi yöntemleri arayışında etkili olmuştur. Bu durumun bir sonucu olarak ve bu tanıyı alan kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda vücudun ihtiyacı olan mineral oranlarının düşük olduğunun tespit edilmesiyle diyetetik faktörlerin,DEHB tedavisi ve önlenmesindeki etkisi son yıllarda oldukça ön plana çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar demir, kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin eksikliğinin giderilmesinin tedavinin önemli bir parçasını oluşturabileceği yönündedi

7.6 Maden Suyu ve Otizm İlişkisi

Otizm spektrum bozuklukları sosyal etkileşimde güçlüklerin yaşanması, konuşma ve sözel olmayan iletişimde bozukluklar, kısıtlı ilgi alanları, takıntılı ve tekrarlayan davranışlar gibi birçok semptomla karakterizedir.

Otizmin tedavisi tam olarak mümkün olmamakla birlikte, Vitamin-Mineral desteği, Davranışsal Terapi, Glüten-Kazein diyeti, Ağır Metallerden arınma ve Neuro-Feedback gibi tedavi yöntemleri ile ilerleme kaydedilerek bulguların hafiflemesi sağlanabiliyor. Otizm semptomlarını azaltmak için uygulanan tedavi yöntemlerinin büyük bir kısmını beslenme düzeni ile ilgili restorasyonlar oluşturur, çünkü yapılan çalışmalar sonucu otizmli bireylerin mikrobiyotasında farklılıklar saptanmıştır. Bu nedenle otizm tedavisinde beslenme düzeni büyük önem taşımaktadır. Otizmli bireyler genellikle katı gıdaları tüketmekte isteksiz davranır ve yiyecek tercihleri kısıtlı olabilir. Bu durumun bir sonucu olarak yetersiz beslenme kaynaklı kronik problemler baş gösterebilir. Hem yemek seçiciliği hem de uygulanan diyetler otizmli bireylerin vitamin mineral yetersizliği sorunu yaşamasına neden olabilir. Yapılan bir araştırmada otizmli çocuklara düzenli olarak üç ay boyunca vitamin-mineral desteği verilmiştir, araştırma sonunda otizmli çocukların birçok biyokimyasal değerinin normale döndüğü veya normale yakın bir seviye gösterdiği tespit edilmiştir. ( Adams vd., 2011) Magnezyum, kalsiyum ve demir gibi önemli minerallerin oranlarının otizmli bireylerde eksik olduğu yönünde birçok çalışma da mevcuttur.

                                                                        Uzman Psikolog Sinem Büşra BEKÇİ

Tokat Psikolog 

 

 

 

 

 

TAKİP EDİN
BLOG / DUYURU

BİLGİ ALMAK İÇİN HEMEN ARAYIN